Şu anda bu yazıyı okumaya başladın ve kelime kelime ilerliyorsun. Yazılanları görmeye ve anlamaya devam ediyorsun. Bu garip cümlelerden dolayı biraz sinir olmaya bile başlamış olabilirsin. Hatta bu şekilde devam ederse birazdan gerçekten öfkelenip bu dergiyi bir kenara bırakmak bile isteyebilirsin…
Ama meraklanma! Her şey yolunda. Bütün bunların sorumlusu, kafanın içine gizlenmiş olan bir makine. Evet evet, kafanın içinde tıkır tıkır çalışan bir makine var ama sen onu hissetmiyorsun bile. Çünkü o, kusursuzca işleyen gerçek bir sanat eseri. Okumak, anlamak, hareket etmek, acıkmak, öfkelenmek, kaşınmak ve gıdıklanmak gibi hayal bile edemeyeceğin kadar çok şeyi yapmanı ve hissetmeni sağlayan muhteşem bir sanat eseri daima seninle; yani bir
beyin taşıyorsun.
CEVİZE BENZEYEN BU ŞEY DE NE?
Biraz ilginç gelebilir ama cevizin içi ile beynimiz birbirine çok benziyor. Beyin ilk bakışta, anlamsız kıvrımlı şekillerden oluşuyor gibidir. Ama göründüğünden çok daha anlamlı, detaylı ve önemli bir organdır. Beyninin nerede olduğunu biliyorsun sanırım. (Kafatasının içinde.) Elinle kafana dokunduğunda, kafatasının ne kadar sert olduğunu kolayca hissedebilirsin. Basit bir dokunda deneyi ile anlaşılabiliyor. Beyin, vücudun en sağlam yeri olan kafatasının içinde korunuyor. Tıpkı kalın duvarlarla örülmüş bir kale gibi. Çünkü o, en önemli organlardan biri ve koruma altında olması gerekiyor.
Yorum
Yorum yok