Gezgin Leylek Bolu’da

Tekrar merhaba. Geçtiğimiz ay sizlere Van’a yapmış olduğum gezimden bahsetmiştim. Van’da gördüğüm büyük gölü, Van kedisini ve inci kefallerini anlatmıştım. Bu ayda düşündüm taşındım nereye gideyim diye. En sonunda kararımı verdim. Bu ay çamlar ve göller yöresi Bolu’ya gideceğim. Yeni bir macera, yeni yerlerin, yeni güzelliklerin beni beklediğini hissedebiliyorum…

Bolu’ya yaklaşınca beni göller ve çam ağaçları karşıladı

Bolu’ya doğru yaklaştığımda bir de ne göreyim 3 tane kocaman göl. Bunların isimleri Abant, Yedigöller ve Gölcük gölleriymiş. Gölcük gölünün kenarında gördüğüm ev beni çok etkiledi. Ev hemen gölün kenarına yapılmış. Çok güzel bir mekân ve çok güzel bir ev. Keşke benimde böyle bir evim olsa demekten kendimi alamadım.

Çam ağaçlarının üzerinden uçtum

Neyse biz yolculuğumuza devam edelim. Unutmadan sizlere göllerin kenarına ve dağlara adeta bir örtü gibi yayılmış çam ağaçlarından da bahsedeyim. Ağaçları görünce biraz dinleneyim bari dedim. Bir ağacın dalına kondum. Ormanın o temiz havasını iyice teneffüs ettim.

 

Mis gibi yemek kokusu geliyordu

Patates tarlasından ayrıldıktan sonra Bolu’nun aşçıları ile ünlü Mengen ilçesine bir gideyim dedim. Mengen’e yaklaştıkça nefis kokular burnuma gelmeye başladı. Tarih boyunca Osmanlı sarayı başta olmak üzere bütün bey ve paşaların konaklarının mutfaklarında Mengenli aşçılar yemek yaparmış. Ayrıca 1981 yılından beri her ağustos ayının ilk hafta sonu Mengen Aşçılık ve Turizm Festivali kutlanıyormuş.

Çeşit çeşit yemekler pişiriliyordu

İlçe merkezine yaklaştıkça kokularda çeşitlenmeye ve artmaya başladı. Her yerden ayrı bir yemek kokusu geliyor. Bu yemekler Bolu’ya has yemeklermiş. Bazılarının isimlerini öğrendim; Paşa pilavı, cevizli çörek, kedi batmaz, müşür hoşafı, palize, küllü çörek.

Şifa kaynağı kökez suyundan içtim

Mengen’den sonra Bolu şehir merkezine doğru uçmaya başladım. Bir an susadım ve bir çeşme başına indim. Suyumu içerken orda bulunan bir güvercin bu suyun Kökez suyu olduğunu söyledi. Kökez suyunu özel yapan şey suyun aktığı çeşmelerde mermer kullanmaya dikkat edilmesiymiş.  Burada bakkallarda pek su satılmıyormuş. İnsanlar su ihtiyacını her mahallede bulunan bu kökez suyu çeşmelerinden gideriyorlarmış.

İstanbul’ manevi fatihinin türbesini ziyaret etmemek olmazdı

Suyumu içtikten sonra Göynük ilçesine doğru yola koyuldum. Çünkü orada İstanbul’un manevi fatihi Akşemseddin Hazretleri’nin türbesi varmış.  Türbe hicri 868 (M.1463-1464) yılları arasında yapılmış ve 19. yüzyılda tabir edilmiş.

Bir yanıt yazın