Gezgin leylek Bosna-Hersek’te
Merhaba arkadaşlar, bildiğiniz gibi geçen ay Trabzon’daydım. Yemyeşil ormanların arasında uçmak çok zevkliydi. Artık nisan ayı geldi. Havalar iyice ısınmaya, ağaçlar çiçek açmaya başladı. Bu ayki yolculuğumuz biraz uzaklara, tarih kokan Bosna’ya olacak
İhtişamlı Mostar köprüsü
Rotamı Trabzon’dan Bosna’ya doğru çevirdim. Samsun, İstanbul, Edirne derken sınırı geçtim. Nihayet Bosna’ya ulaştım. Beni evvela Mostar köprüsü karşıladı. Neretva nehrinin üzerine kurulan bu köprü, Mimar Sinan’ın öğrencisi Mimar Hayrettin tarafından yapılmış. Ama 1993 yılında yıkılmış ve 2004 yılında yeniden yapılmış.
Çarşıların başı; Başçarşı
Mostar köprüsünden sonra kanatlarımı meşhur Başçarşı’ya doğru çırpmaya başladım. Başçarşı’ya varınca kendimi İstanbul’da zannettim. Çünkü çarşının etrafındaki camiler İstanbul’daki camilere çok benziyordu. Çarşıdaki dükkânları oturup sayayım dedim. O kadar çok var ki say say bitiremedim. Dediklerine göre burada 1000 civarında dükkân varmış. Çarşıdan çıktıktan sonra arşıma Başçarşı sebili çıktı. Neredeyse şehrin tam ortasında bulunana sebil ve çevresi su içmek ve oturup dinlenmek için bulunmaz güzellikte bir yerdi.
Gazi Hüsrev Bey Camii
Başçarşı’nın hemen yanı başınca bir camii dikkatimi çekti. Bu caminin adı Gazi Hüsrev Bey Camii’ymiş. Caminin bahçesinde şadırvan, abdesthane, muvakkithane, ezan taşı, mektep, medrese ve bir de saat kulesi bulunuyor. Ayrıca caminin dış duvarda iki metal oluklu çeşme gördüm. Öğrendim ki bu olukların birinden içenin buraya yeniden geleceği, diğerinden içenin de bu şehirden evleneceği söylenirmiş.
Gazi Hüsrev Bey Medresesi
Caminin yanında bir de medrese gördüm. Burasının adı Kurşunlu Medreseymiş ama Gazi Hüsrev Bey Medresesi de deniliyormuş. Osmanlı Devleti zamanında okul olarak kullanılan medresenin içinde, ilk kurulduğu zamanlarda 50 bin kitap varmış.
Blagaj ve Boşnak böreği
Medreseden ayrıldıktan sonra Mostar şehrine doğru uçmaya başladım. Orada Blagaj isminde güzel bir yer varmış. Blagaj’a varınca çok şaşırdım ve heyecanlandım. Yanından akan tertemiz ırmağı ve tarihî bir yerdi. Irmağın suyu hem çok temiz hem de çok tatlıydı. Temiz su ve yorgunluk, haliyle beni biraz acıktırdı. Bosna’ya gelmişken Boşnak böreği yememek olmazdı tabi ki de. Bu kadar lezzetli bir börek yediğimi hiç hatırlamıyorum.
Karnımın gurultusunu dindirdikten sonra kanatlarımı açtım yükseldim ve yükseldim. Arkamda Mostar köprüsü, Başçarşı, Blagaj’ı bırakarak yeni maceralara doğru kanat çırptım…
Yorum
Yorum yok