Bugün Âlim dedemi ziyarete gittik. Onun anlattıklarını her zaman can kulağıyla dinlemişimdir. Çünkü her zaman çok ilginç hikâyeler anlatır ve bizi hayrete düşürürdü. Bu günkü hikâye de yine çok ilginçti:
Eski zamanlarda bir köyde çiftçilik ve hayvancılık yapan bir aile varmış. Ailenin oğlu çalışmayı sevmiyor, miski miskin yatıyormuş. Babası oğlunun en azından kendi geçimini sağlayacak kadar çalışmasını çok arzu ediyormuş. Bu sebeple birçok işe girdirmiş ancak hiç birisinde tutunmamış. Her girdiği işten bir bahane bulup ayrılmış.
Derken oğlu, babasına bir işe yaradığını göstermek için define arama işine merak sarmış. Kolay yoldan para kazanıp kendisini babasına göstermek istiyormuş. Bu konuda bayağı bir mesafe kat etmiş. Hiç define bulamasa da o dağ bu dağ dolaşıyormuş.
Babası bir gün oğlunu yanına çağırmış ve “Oğlum sana miras olarak bir sandık bırakıyorum. Bu sandıkta senin hayatını kazanabilmen için bir şifre var. Bu şifreyi çözdüğün zaman evine ekmek götürecek parayı kazanabileceksin. Bu sana bıraktığım sandıktaki şifre senin aradığın en büyük define olacak. Ancak bu sandığı ben bu dünyadan göçünce açacaksın. Unutma şifre üç kural ile çözülebilir.” demiş.
Yazının devamını Çamlıca Çocuk Dergisi 30. sayısından (Eylül 2018) okuyabilirsiniz.
Yorum
Yorum yok