Bugün annem tanıdığı bir sütçüden taze süt aldı. Annemle birlikte evde yoğurt yaptık. Akşam yemekte kendi yaptığımız yoğurdu yedik. Ağabeyim “Anneciğim neden marketten hazır yoğurt almadık da kendimiz yaptık?” diye sordu. Annem “Uzmanlar hazır yoğurtlarda çok fazla katkı maddesi var.” diyorlar.
Anneme “Katkı maddesi nedir?” diye sordum.
Annem “Üretici firmalar ürettikleri yoğurdun daha uzun raf ömrü olmasını istiyorlar. Ekşimesin, katı olsun, görünürlüğü ve lezzeti güzel olsun diye çeşitli katkı maddeleri kullanıyorlarmış. Bu kullanılan katkı maddelerinin insan sağlığına zararı olabileceği, hatta kanser vakalarının bu sebeple artmakta olduğunu söylüyorlar. Yüzde yüz kesinlik kazanmasa da böyle bir ihtimalin var olduğunu söylüyorlar.”
Ağabeyim “Anlaşılan annem bu yüzden yoğurdu kendisi yapmış.”
Babam “Çocuklar bu tehlike sadece yoğurtla ilgili değil. Diğer gıda maddelerinde de tehlike söz konusu. Yediğiniz cipslerde nasıl bir yağ kullanıldığını biliyor musunuz? Veya tatlandırıcı, iştah arttırıcı, bağımlılık yapan katkı maddelerinin kullanılıp kullanılmadığı bilemiyoruz. Son yıllarda insanların en büyük sorunlarından bir tanesi obezite yani aşırı şişmanlık oldu. İnsanlar ayaküstü yenen yiyecekler nedeniyle de sağlıklı ve dengeli beslenemiyorlar.”
Ağabeyim “Baba bir de GDO var. GDO’lu gıdalar nedir? O da mı zararlı?”
Babam, “GDO; Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar demek. Bilim insanları artan insan nüfusunun gıda ihtiyacını karşılamak amacıyla çeşitli araştırmalar yapıyorlar. Meyve ve sebzelerin bozulmasını engelleyici, zararlı canlılardan korumak amaçlı bu besinlere çeşitli maddeler ekliyorlar. GDO’lar genellikle bir canlı türünün doğal hayatta sahip olmadığı bir özelliğin bir başka canlıdan gen aracılığıyla aktarılmasıyla elde edilir. Örneğin mısıra zehir salgılayan bir bakteriden gen transfer edilerek mısırın böcek öldüren zehir üretmesi sağlanır. Bu şekilde mısıra böcekler zarar veremezler. Ancak bu zehir üreten maddeleri yediğimiz besinlerle birlikte biz de vücudumuza alıyoruz. Vücudumuzun bu maddelere karşı nasıl bir tepki verdiği ve gelecekte ne gibi zararları olacağı tam olarak bilinmiyor.”
Ağabeyim “Buradan anladığım GDO’lu bir besin yediğimiz zaman zehir üreten gen bizim vücudumuza da geçiyor. Sağlığımız tehlike altına giriyor.” dedi.
“Baba bir de hormonlu gıdalar varmış. Hormon ne demek?” dedim.
“Kızım üreticiler kısa zamanda çok fazla ürün elde etmek için sebzelere hormon adı verilen maddeler veriyorlar. Domates normal koşullardakinden daha az zamanda daha çabuk büyüyor. Ancak içi boş, tatsız, vitaminsiz oluyor.” dedi.
“Baba bu durumda biz nasıl sağlıklı besleneceğiz?”
Babam, “Yine bu konuda da uzmanların tavsiyeleri, Anadolu insanın beslenme kültürüne göre beslenmek, yani başka milletlerin fastfood adı verilen ayaküstü atıştırma alışkanlıklarına göre değil, kendi öz kültürümüzdeki gibi tencerede pişmiş sıcak yemekler yemek, sebze ve meyveleri mevsiminde tüketmek, eskilerin yaptığı gibi mevsiminde aldığımız sebze ve meyveleri kurutup, saklamak, mümkün olduğunca annenizin bugün yaptığı gibi kendi yaptığımız besinleri yemek, organik besinlerle beslenmek.”
Ben “Şimdi anlıyorum. İnsanlar neden organik gıda arıyor. Ya da kendisi üretip doğal koşullarda yetişmiş meyve ve sebzeleri yemek istiyorlar.”
Annem “Haydi bakalım bu günlük bu kadar bilgilenme yeterli. Herkes önündeki sağlık yemeklerini bitirsin.” dedi.
Hepimiz annemin bu sözüne gülüştük.
Kübra’yı seviyoruz. Çizimler de çok canlı.