Kaptan Kaplumbağa

Uçsuz bucaksız denizin kıyısında hiç kıpırdamadan duran ihtiyar bir kaplumbağa varmış. Bu kaplumbağa dalgın bir şekilde masmavi denizi seyrediyormuş. Tam o esnada “Vızz vızz” sesleriyle irkilmiş. Bakmış etrafına kimse yok. Tekrar dalmış derin düşüncelere.

O düşünceye dalmışken sesin sahibi uğur böceği Pırpır da  ‘O çiçek senin bu yaprak benim’ geziyormuş sahilde. Pırpır kocaman bir kaya zannedip gelmiş konmuş kaplumbağanın sırtına. “Şurada biraz dinleneyim bari” demiş. Kaplumbağa anlamış onun bir uğur böceği olduğunu ve seslenmiş “Merhaba uğur kardeş ben kaplumbağa Durgun. Nasılsın?” demiş. Pırpır kaplumbağayı kaya zannettiği için sesi duyunca korkmuş. Sonra bir bakmış üzerinde durduğu kaya kaplumbağanın eviymiş. O da seslenmiş kaplumbağaya.

– Merhaba Durgun kardeş. Ne yapıyorsun burada tek başına?

– Denizi seyrediyorum. Belki beni ziyarete gelen arkadaşlarım olur diye yollarını gözlüyorum.

-Peki, sen neden gitmiyorsun onların yanına?

-Artık yaşlandım. 250 yaşına geldim. Kimseyi ziyarete gidemiyorum tek başıma.

-Ben olsam giderdim. Yolculuk etmeyi çok severim ben. Çünkü her yolculukta yeni şeyler öğreniyorum.

– Evet, haklısın aslında ama korkuyorum birazcık.

-Peki, ben de seninle gelirsem gider misin arkadaşını görmeye?

-Yanıma yoldaş olursan beraber gidebiliriz.

-Ama denizin altında nefes alamam ki ben. O nasıl olacak?

-Sen denizin altında benim kabuğuma girersin. Ben de bir kaptan gibi seni götürürüm, demiş Durgun.

Pırpır hiç su altına girmediği için ilk başta endişelenmiş. Ancak sonra yeni şeyler öğreneceği aklına gelmiş ve heveslenmiş. Heyecanlı bir sesle “Hadi! Yola koyulalım o zaman” demiş.

Sonra Pırpır, kaplumbağanın kabuğuna girmiş. İçerisi çok geniş bir oda gibiymiş. Hatta penceresi bile varmış. İçerideki kocaman odayı görünce çok şaşırmış. “Ben hiç böyle hayal etmemiştim. Çok güzel bir evin varmış.” demiş.

Ve yola çıkmışlar. Uçsuz bucaksız denizin dibine dalmışlar. Dipsiz kuyu gibi sularda milyonlarca canlının yanından geçmişler. Pırpır ilk defa gördüğü bu güzellikleri hayranlıkla seyrediyormuş. Suyun altında neler olduğunu, balıkların nasıl yüzdüğünü, nasıl nefes aldıklarını, ahtapotların sekiz kolunun olduğunu, dünyadaki en büyük canlının mavi balina olduğunu ve bunlar gibi daha bir sürü yeni bilgiler edinmiş. Çok mutluymuş Durgun ile arkadaş olduğuna. Durgun da kendine yoldaş olduğu için Pırpır’ı çok sevmiş.

Sonunda  yolculuğun ardından kocaman bir adaya varmışlar. Burası yemyeşil bitki örtüsü ve rengarenk çiçekleri ile harika bir yermiş. Durgun arkadaşına kavuşmuş ve ona sıkı sıkı sarılmış. Pırpır ise yeni arkadaşlar edindiği ve yeni yerler gördüğü için çok mutluymuş…

Bir yanıt yazın